Komünizm, bir başka manasıyla
sınıfsız, yani komüne dayalı bir toplum düşüncesi temelini Marksizm adı verilen
ideolojiden alır. Marksizm, kendi felsefesiyle birlikte tarih felsefesi ve
iktisat teorisi gibi birbirine derinden bağlı üç ana yapıya dayanır.
Marksizm'in felsefesi diyalektik materyalizm (maddecilik)dir. Marks, her gerçeği
maddî sayan ve ruhun, zihnin, kutsal varlıkların ayrı gerçekler olduğunu
reddeden klâsik maddecilikten hareket eder. Ne var ki, bu klâsik maddeciliğin
mekanik olmasına karşılık Marks'ınki dinamiktir. Marks, dünyayı sürekli bir
"oluşum" hâlinde görür. Marks, bu görüşü belirtmek için Hegel'in tez, antitez,
sentez diyalektiğini kullanır ve dünyanın gelişmesini kimi alanlarda zamanla
birikmiş belli belirsiz nicel değişmelerin ortaya koyduğu gerilimle ve denge
bozukluklarıyla kaçınılmaz biçimde meydana gelen devrimlerle (nitel sıçrama)
açıklar. Her devrimi yeni ve geçici bir denge izler. Hegel, diyalektiği tabiatta
düşüncenin gerçekleşmesini göstermek için kullandığı hâlde Marks bu
diyalektikten sadece maddî bir evreni ortaya koymak için yararlanır. Ayrıca
Marks'ın Hegel'den aldığı bu diyalektik Hegel'inkinin aksine gerçekten hareket
edip fikre gittiği iddiasındadır ve her gerçeğin içindeki çatışmaları aramakla
işe başlar.
Marksizm'in tarih felsefesi de kendi diyalektik materyalizm felsefesinden
türemiştir. Marks'a göre her tarihî olay, bütün iktisadî (alt yapı), sosyal ve
siyasî (üst yapı) sebeplerin etki ve tepkisinin bir sonucudur; toplum bu
etkenlerin zoruyla sonunda kendi rolünü açar. Bugüne kadar yaşayan bütün
toplumların tarihi, sınıf mücadeleleri tarihidir. İnsanlığın geçmişini ve
bugününü niteleyen "sömürücü sınıflar" ile "sömürülen sınıflar" arasındaki
mücadele dizisi sona erecektir. Çünkü proleterya (işçi sınıfı) kendini sömüren
sınıftan yani burjuvaziden (kapitalist sınıftan) kurtulabilmek için aynı zamanda
toplumu insanın insanı sömürmesinden ve sınıf mücadelesinden kesinlikle
kurtarmak zorundadır. Sınıf mücadelesinden doğan kapitalizmi yıkacak olan da
yine sınıf mücadelesidir. Toplumların gelişme yönünü olayları gözlemleyerek,
ilmî yoldan belirlemek isteyen Marks, proleteryanın zaferiyle kurulacak olan
sınıfsız toplumun (kollektivist veya komünist) yapısı hakkında açıklamakta
bulunmaktan çekinir.
Sadece sömürülmekten kurtulan insanın kendi faaliyetlerine düşen gerçek paya hak
kazanacağını ve kendi üretiminin tam karşılığını satın alabileceğini,
dolayısıyla da toplumun insanın insanı sömürmesinden ve buhranlardan büsbütün
kurtaracağını ileri sürmekle yetinir. Marks, toplumların tarihini sınıf
mücadelelerine bağlamakla hata etmiştir. Çünkü dünya Orta Çağ'da din
mücadelelerine, Yeni Çağ'da millî mücadelelere, yirminci asırdaki 2 dünya
savaşında işçilerle diğer ülkelerin işçileri, sermayedarlarla diğer ülkelerin
sermayedarları arasındaki mücadelelere sahne olmuştur.
Marks'ın iktisat teorisinin temelleri sermaye, değer-emek ve artık değer
kavramlarına verdiği tanımlarla ölçülür. Yalnız sahiplerinden başkaları
tarafından işletilen üretim ve mübadele araçları sermaye sayılır. Bu araçların
sahibi, mamul malların değeri ile proleterlere (işçilere) iş gücü karşılığında
ödenen ücret arasındaki farka eşit bir kâr sağlar. Marks'a göre kapitalist
üretim sistemi, üretim araçlarını ellerinde bulunduranlarla, iş gücünü başkaları
hesabına kullanan proleteryayı karşı karşıya getirir. Sermayenin birikerek ayrı
ellerde toplanması sanayinin işsizler ve yoksullar gibi yedek ordusunu meydana
getiren nispî bir nüfus fazlalığına yol açmıştır. Bu, sınıflar arasındaki
karşıtlığı da arttıracaktır. Bu, Marks'a göre kapitalizmin iç gelişmelerinden
biridir. İktisadî krizler sermaye biriminin sonucudur; bu krizler, üretici
kesimin yeni imkânlarıyla tüketicileri azalan satın alma gücü arasındaki
dengesizlikten ileri gelir ve küçük bağımsız üreticileri (orta sınıfı) iflâsa
sürükleyerek onların proleterleşmesine yol açar.
Böylece, üretim ve mübadele araçları gittikçe kapitalistlerin elinde
toplanmıştır. Marks'a göre proleterya, sermayeyi tümüyle bu kapitalistlerin
elinden almak, bütün üretim araçlarını devletin yani hakim sınıf olarak
teşkilâtlanmış proleteryanın elinde toplamak ve üretici güçlerin miktarını bir
an önce arttırmak için siyasî üstünlüğünden faydalanacaktır. Ama ploterya eski
üretim rejimini şiddete başvurarak mahvederse aynı zamanda sınıf karşıtlığının
şartlarını, ayrıca sınıfları ve dolayısıyla da sınıf olarak kendi hâkimiyet
sınırlarını da ortadan kaldırmış olacaktır. Bu durumda her ferdin hür gelişimine
bağlı sınıfsız bir toplum olacaktır. Marks burada da orta sınıfın yok olması,
kapitalizmin gelişerek proleterya iktidarına yol açacak şartları meydana
getirmesi, sanayileşmiş ülkelerde devrimin gerçekleşmesi, sınıfsız toplum, vb.
konularda hataya düşmüştür. Marksizm'in pratiğe dönüştürülmüş bir şekli olan
Leninizm, proleterya particiliği, köylülerin devrime katkısı, vb. konularda
Marksizm'in gediklerini kapatmaya çalışmışsa da başarılı olamamıştır.
İlk komünist Manifesto 1847'de; I. Enternasyonal ise 1864'te ilân edilmiştir.
Türkiye bu tarihten hemen sonra Osmanlı Devleti zamanında bu fikir
hareketlerinden etkilenmiştir. İlk hareket, Abdülhamit'e karşı çıkan tıbbiye
talebelerinin kurdukları Jön Türkler "Genç Türkler" teşkilâtının dağıtılarak
üyelerinin bir kısmının Paris'e kaçmasıyla başlar. 1895'te yurt dışına kaçan
Genç Türkler, materyalist fikirleriyle tanınan Meşveret gazetesinin sahibi Ahmet
Rıza Bey'in etrafında toplanmışlardır. Genç Türkler teşkilâtıyla hemen hemen
aynı zamanda 1875'te İstanbul'da silâh fabrikaları işçilerinden bir grubun
Osmanlı Amele Cemiyeti adı altında bir gizli örgüt kurduklarını fakat, bu
örgütün 1 yıl sonra kapatılarak üyelerinin 7-9 yıl arasında hapis ve sürgün
cezalarına çarptırıldığını görmekteyiz. 1891 yılında Osmanlı Sanatkârân Cemiyeti
kurulduysa da çok kısa sürede kapanmıştır.
1908 Meşrutiyet'ine kadar komünist hareket daha çok azınlıklar arasında rağbet
görmüştür. Hatta bunların yurt dışına kaçan Jön Türklerle ilişkili olarak
24.7.1909'da Selânik'te Selânik Sosyalist Federasyonu adı altında bir teşkilât
kurmuşlardır. Aynı yıl İstanbul'da sosyalist kökenli Sosyal Bilimleri Öğrenme
Derneği'nin kurulduğunu Amele ve Irgat adlı gazetelerin çıktığını görmekteyiz.
1910 yılında İstanbul'da Osmanlı Sosyalist Fırkası kurulduysa da bu fırka
(parti) dağıtılmıştır. Ama bu fırkanın Paris Şubesi faaliyetlerine devam
etmiştir. Bu partinin sürgüne gönderilen üyelerinden bir kısmı sürgün dönüşü
Hürriyet ve İtilâf Partisi'ne katılmışlardır. Burada dikkati çeken bir husus da
Laos ve Dergatis gibi azınlıktan insanların bu oluşumda yer aldıklarını
görmekteyiz. Rusya'daki 1917 Ekim İhtilâli'nden sonra bir kısım İstanbul
Üniversitesi öğrencisinin Lenin'e Nobel Barış Armağanı'nın verilmesini teklif
ettikleri de bilinmektedir. Osmanlı Sosyalist Fırkası, İştirak ve Beşeriyet adlı
dergileri çıkarmıştır. Bu dergilerin sahibi Hüseyin Hilmi olarak görülmektedir.
Dergilerde İsmail Faik, Pertev Tevfik, Baha Tevfik, Hamit Suphi ve Sosyalist
Gazetesi yazarlarından Namık Hasan yazı yazmaktadır. Bu fırkanın Meclis-i
Mebusan'da hiç üyeleri olmamasına rağmen Vaham Papazyan, Hampersum Boyacıyan
gibi Ermeni mebusların bu fıkrayı destekledikleri görülmektedir. 1918 yılının
Şubat ayında Moskova'da Türkiye Komünist Partisi'nin Harici Bürosu kurulmuş ve
"Yeni Dünya" adlı bir de yayın organı çıkarmışlardır (Daha sonra 1945 yılında
aynı adla Türkiye'de komünist bir derginin çıktığını görmekteyiz).
22 Eylül 1919'da Türkiye İşçi, Çiftçi ve Sosyalist Fırkası'nın Dr. Şefik Hüsnü,
Ahmet Akif, Ethem Nejat gibi şahısların önderliğinde kurulduğunu görmekteyiz.
Partinin özünü Almanya'dan dönen komünistler teşkil ediyorlardı. Yayın organları
Kurtuluş ve Aydınlık gazeteleriydi. 20 Şubat 1919'da çok kısa süreli olarak
Türkiye Sosyalist Fırkası kurulmuştur. Bunun başında Osmanlı Sosyalist
Fırkası'ndan tanıdığımız Hüseyin Hilmi bulunmaktaydı. Fırkanın yayın organı da
İdrak gazetesidir.
Yakın tarihimize damgasını vuran hadiselerden biri de 1920'de kurulan Yeşil
Ordu'dur. Başlangıçta Millî Mücadele'nin önemini anlatmak ve aykırı düşünceleri
izole etmek amacıyla kurulan bu teşekkülün başında Çerkez Ethem, Reşit ve Tevfik
kardeşler bulunmaktaydı. Daha sonra Bakü'de kurulan Komünist Partisi (İştirakiyun
Birliği) üyelerinden Baytar Salih, Şerif Manatof, Ziynetullah, Nuşirevan, Ahmet
Hilmi (Emek gazetesi sahibi), Mustafa Suphi, Neriman Nerimanof'un Yeşil Orduyla
temasta bulunmaları ve Yeşil Ordu'ya sızma hareketleri Atatürk ve arkadaşlarının
gözünden kaçmamıştı. Atatürk önce Yeşil Ordu'yu lağvettirdi. Sonra Yeşil
Ordu'nun Kâtib-i Umûmîsi (genel sekreteri) Hakkı Behiç Bey'e Meclis içinde
Türkiye Komünist Partisi (TKP)'ni kurdurttu. Hatta yakın silâh arkadaşlarını bu
partiye sokturdu. Böylece Sovyetler Birliğini de oyalamış oluyordu. Mustafa
Suphi ve arkadaşları Türkiye'ye gizlice girip TKP'yi kurmak isterlerken
Trabzon'da linç edilmişlerdir. 1 Mayıs 1925'te Takrir-i Sükûn Kanunu'nun
neşrinden sonra gizli TKP ve Komünist Gençler Birliği teşkilâtı mensuplarından
38 kişi tutuklanarak çeşitli cezalara çaptırılmışlardır. Kanunun çıkmasından bir
müddet önce Dr. Şefik Hüsnü, Nazım Hikmet, Hasan Ali Ediz Rusya'ya kaçmışlardır.
Rusyaya kaçanlar sonra kılık değiştirerek Fransız pasaportuyla gizlice
Türkiye'ye girmişlerdir. Daha sonra 1927'de çıkan aftan yararlanarak Süleyman
Necati, Hikmet Kıvılcımlı, Sadrettin Celal, Mimar Samih komünist hareketlerin
önderliğinde bulunmuşlardır. Bu konuda İstiklâl Mahkemesinin aldığı karar
dikkate şayandır:
"Faaliyetin hedefi Türkiye'de bir ihtilâl yaparak proleterya diktatoryasını
kurmak ve Sovyet rejimine iltihakı sağlamaktır." Türkiye'de 1927, 1928, 1950,
1952 yıllarında da TGKP davaları açılmıştır. Bu kapatmadan sonra Moskova'daki
TKP'nin merkez komitesinde Dr. Şefik Hüsnü, Sadrettin Celâl ve Ahmet Cevat
(Emre)'ı görmekteyiz. 1927'deki tutuklamada aralarında Şevket Süreyya ve Vedat
Nedim (Tör)'in bulundukları 89 kişi komünizm propagandası yapmaktan
tutuklanmışlardır. 1930 yılında ordu içinde komünist propagandası yapmak
suçundan Nazım Hikmet, Kemal Tahir ve kardeşi Nuri Tahir 15 yıl cezaya mahkûm
olmuşlardır. Ocak 1932'de yayın hayatına başlayan Kadro dergisini görmekteyiz.
Derginin kurucuları Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Şevket Süreyya (Aydemir), Dr.
Vedat Nedim (Tör), Burhan Asaf (Belge), İsmail Hüsrev (Tokin'dir. Dergi açıkça
komünizm propagandası yapmasa da zararlı görüldüğü için 1934 yılında Atatürk'ün
emriyle kapatılmıştır.
1934-35 yıllarında öğrenciler arasında Nazım Hikmet'e ve Kerim Sadi'ye bağlı
olarak komsomol "genç komünistler" teşkilâtlarının kurulduğunu hatta bu
teşkilâta bağlı olanların tutuklandığını görmekteyiz. 1938 yılında aynı
teşkilâtın Harp Okulu'nda da faaliyette bulunduğunu, 21 öğrencinin
tutuklandığını, üç öğrencinin ceza aldığını görmekteyiz. Komünistlerin ordu
içindeki faaliyetleri bununla sınırlı kalmamıştır. Nitekim 1944 yılında Reşat
Fuat Baraner'in önderliğinde Deniz Harp Okulu ve Yedek Subay Okulu'nda komünizm
propagandası yapmaktan 64 kişi tutuklanmıştır. Tek Parti Döneminde, komünistler
komünizme müsaade etmeyen TCK' nin 141 ve 142. maddelerine takılmamak için
partileşmekten çok dergiler ve gazeteler etrafında toplanmayı yeğlediler.
Bunların içinde Projektör, Yeni Dünya, Gerçek, Gün, Görüşler, Ses'i sayabiliriz.
Adını en çok duyuran dergi Ses'tir. Bu derginin asıl kadrosunu Halikarnas
Balıkçısı, Bedri Rahmi, İlhan Berk, Arif Dino, Sabiha Sertel ve Zekeriya Sertel
oluşturmakta; Melih Cevdet, Orhan Veli, Atilla İlhan, Nazım Hikmet, Rıfat Ilgaz,
H. İzzettin Dinamo da yazılar yazmaktadır. Ses yazarlarından Sabiha Sertel ve
Zekeriya Sertel daha sonra Tan gazetesini çıkarmışlardır. Melih Cevdet Anday ve
Rıfat Ilgaz ise yanlarına DTCF kökenli İlhan Başgöz, Pertev Naili Boratav,
Sabahattin Ali ve Cevdet Kudret'i alarak Ant dergisini çıkarmışlardır.
1938'de Atatürk'ün ölümünden sonra İsmet İnönü devlet başkanlığına Şükrü
Saraçoğlu da başbakanlığa getirilmiştir. Şükrü Saraçoğlu'nun Maarif Vekili
(Millî Eğitim Bakanı) solculuğuyla bilinen Hasan Ali Yücel'dir. Yücel, 1940
yılında köy enstitülerini kurdurmuş, başına da Hulki Tonguç adlı aynı zihniyetin
adamını yerleştirmiştir. Hasanoğlu Köy Enstitüsü de bu enstitülere öğretmen
yetiştirecek bir merkez hâline getirilmiştir. Bu enstitüde ders verenler
arasında Sabahattin Ali, Pertev Naili Boratav, Sabahattin Eyüpoğlu, Behice
Boran, Mediha Berkes ve Niyazi Berkes gibi komünistliği ile maruf şahıslar
bulunuyordu. Bunlar gerek derslerinde gerekse Köy Enstitüsü Dergisi'nde zararlı
faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Devlet içinde komünistlerin gittikçe
kadrolaştığını gören Nihal Atsız, kendi çıkardığı Orhun dergisinde devrin
başbakanı Şükrü Saraçoğlu'na iki açık mektup yayımlayarak komünistlerin devlet
içinde nasıl yuvalandıklarını geniş bir şekilde belirtmiştir. Bunun üzerine
H.Ali Yücel'in kışkırtmasıyla Sabahattin Ali, Nihal Atsız aleyhine dava
açmıştır. 26 Nisan 1944'te başlayan ilk duruşma, milliyetçi öğrencilerin
izdihamı sebebiyle yapılamamıştır. 2. Duruşma 3 Mayıs 1944'e atılmıştır. Bu bir
haftalık süre içerisinde öğrencilerin komünizm ve Hasan Ali aleyhindeki
gösterileri devam etmiştir. 3 Mayıs günü öğrencilerin büyük bir yürüyüş yapması
iktidarı korkuttuğu gibi tarihe Irkçılık-Turancılık davası olarak geçen bu
davanın sanık sayısını da çoğaltmıştır. Yüzlerce genç tutuklanmış, sonra sanık
adedi 83'e inmiş ve mahkemeye 23 kişi sevk edilmiştir. Bu hadiseler sonucunda
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün 19 Mayıs 1944'te Ankara 19 Mayıs Stadyumu'nda
yaptığı konuşmada milliyetçi gençleri kastederek "genç dimağların vicdansız
politikacılar tarafından zehirlendiğini" söylemesi komünistleri iyice şımartarak
teşvik etmiştir.
İsteseler ve tertip etseler dahi hükûmetin milliyetçi gençlere cephe almasını
sağlayamayacak olan komünistler durumdan istifadeyle aynı yıl TGKP'ye bağlı
olarak İlerici Gençler Birliği-Vurgunculuk ve Faşizmle Savaş Cephesi adlı bir
örgüt kurmuşlardır. Bu örgütün kurulmasına Zeki Baştımar (Yakup Demir), Mihri
Belli ve Emin Sekün Öncülük etmişlerdir. Yukarıda belirttiğimiz komünist dergi
ve gazetelerde daha açık komünizm propagandası yapmaya başlamışlardır. Fakat,
Sabiha Sertel'in Tan gazetesinde yaptığı propaganda ve tahrikler neticesinde 4
Aralık 1945 günü milliyetçi gençler, Tan gazetesiyle Görüşler, Gerçek, Gün, Yeni
Dünya dergilerinin büro ve matbaalarını, ABC kitap evini yerle bir etmişlerdir.
1945'in sonlarına doğru San Fransisko'da kabul edilen "Birleşmiş Milletler
Anayasası" hükümleri gereğince yurdumuzda da tek parti dönemi sona ermiş, siyasî
partiler açılmaya başlamıştır. Bundan faydalanan komünistler legal olarak
partiler kurmuş, illegal olarak da derneklerde yuvalanmışlardır. Bu derneklerden
birisi İstanbul Yüksek Tahsil Gençliği Derneği, diğeri de 1946'da Ankara'da
kurulan Türkiye Gençler Derneği'dir. Nitekim bu derneklerin üyelerinden 43 kişi
1951-52 TGKP davasında tutuklanmışlardır. 1946 yılında Esat Adil Müstecablıoğlu
tarafından Türkiye Sosyalist Partisi, Dr. Şefik Hüsnü tarafından Türkiye
Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi kurulduysa da kapatılmıştır. Bu dönemde
komünist yayın organı olarak Gerçek gazetesi ve Gün dergisini görmekteyiz. Esat
Adil Türkiye Sosyalist Partisi'ni 1950 yılında yeniden kurduysa da parti 1952
yılında kapatılmıştır.
Komünist teorisyenlerden Dr. Hikmet Kıvılcımlı 1954 yılında Vatan Partisi'ni
kurmuş; parti 1957'de faaliyete geçmiş 1958'de kapatılmıştır ve tüm üyeleri
hapsedilmiştir. 1946 seçimlerinde tek parti baskısından bıkan halkın DP'ye
yönelmesi ve DP'nin 50'ye yakın milletvekili çıkarması sonucu CHP halkın
tepkisini yumuşatmak için komünistlere karşı birtakım tedbirler de almıştır.
Bunların başında A.Ü.' den Pertev Naili Boratav, Behice Boran, Niyazi Berkes
gibi komünistlerin atılması, Hür Gençlik Dergisi'nin Nazım Hikmet'e af için
Çiçek Palas salonlarında kavgalı bir toplantı yapması sonucunda komünistleri
tutuklaması gösterilebilir. 1955 Mayıs genel seçimlerden sonra DP' nin iktidara
gelmesiyle komünist faaliyetler takip altına alınmış, 1951 ve 1952 yılında
yapılan tutuklamalarla TGKP üyesi olduğu tespit edilen ve aralarında Asım
Bezirci, Mihri Belli, Dr. Sevim Tarı, Ulvi Uraz, Selçuk Uraz, Şükran Kurdakul,
Adnan Sayılgan, Ruhi Su gibi bugün ön plâna çıkarılmaya ve aydın gibi
tanıtılmaya çalışılan şahısların da bulunduğu 167 kişi tutuklanmıştır.
27 Mayıs 1960 Devrimi sonucunda MBK üyesi ve milliyetçi olarak bilinen komite
üyelerinin sürgüne gönderilmesiyle bugün hâlâ tartışılan bir anayasa kabul
edilmiş ve dönemin Başbakanı Menderes'le birlikte Zorlu ve Polatkan asılmıştır.
1961 Anayasası'nın kabulünden hemen sonra Mehmet Ali Aybar ve Behice Boran'ın
önderliğinde kurulan Türkiye İşçi Partisi, sosyalist maske altında eski TKP' nin
stratejisini sürdürmüştür. Türkiye'de işçi sınıfının diktatörlüğünü
gerçekleştirmeye çalışan bu parti, 1965 seçimlerinde 15 milletvekili
çıkarmıştır. Parti, Anayasa Mahkemesi tarafından Türk vatandaşlarını bölücü ve
birbirine düşürücü faaliyetleri sebebiyle 1971 yılında kapatılmıştır.
Ülkemizdeki komünist örgütlenmelerin bu dönemde tarihî, sosyal ve ekonomik
şartlar ile milletler arası durumu dikkate alarak genelde iki temel stratejiyi
benimsedikleri görülür. Bunlar Millî Demokratik Devrim Stratejisi ve Sosyalist
Devrim Stratejisidir.
Millî Demokratik Devrimciler (MDD), iki aşamada devrime ulaşacaklarını
belirtmektedirler. Buna göre ilk aşamada feodalizm, emperyalizm ve iş birlikçi
üçlüsüne karşı "millî burjuvazi" ve "büyük burjuvazi"nin bir kısmı da dahil
olmak üzere geri kalan bütün sınıf ve tabakaların birleşik mücadelesi
öngörülmektedir. Bu mücadele sonucunda varılacak sonuca, burjuva demokratik
devrimi ile eş anlamlı olan, fakat dünya proleter sosyalist devriminin bir
parçası bulunan, özel tipte bir millî demokratik devrimdir.
Amacın burjuvazi yararına burjuva millî demokratik devrimini gerçekleştirmek
olmaması ve daima sosyalizme ulaşmak istendiğinin göz önünde tutulması, bu
aşamanın ve MDD stratejisinin en belirgin özelliğidir. Bu birleşik cephenin
iktidarından sonra ikinci aşamada sosyalist devrime yöneleceklerdir. Türkiye'de
MDD' lerin başını Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF)'nu ele geçirerek onu
Devrimci Gençlik Dernekleri Federasyonu (Dev-Genç)'na dönüştüren Mihri Belli ve
Doğu Perinçek çekmiştir. MDD taraftarları önce Aydınlık Gazetesi etrafında
toplanmışlar. Daha sonra öncü savaşı benimseyen Deniz Gezmiş ve arkadaşları
1969'da Türkiye Halk Kuruluş Ordusu (THKO)'nu, Mahir Çayan ve arkadaşları
1970'de Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (THKPC)'ni kurmuşlardır.
Önderliğini Doğu Perinçek ve İbrahim Kaypakkaya'nın yaptığı diğer bir grup ise
halk savaşı ile iktidara gelebileceklerini savunmuştur. Bunlar önce Proleter
Devrimci Aydınlık (PDA) Dergisi etrafında toplanmışlar, sonra 1971 yılında
Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP)'i kurmuşlardır. Buradan da İbrahim
Kaypakkaya önderliğinde Türkiye Komünist Partisi / Marksist-Leninist (TKP/ML)
ile Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TİKKO) çıkmıştır. Bu örgütler şehir ve
kır gerillâcılığını savunmuşlardır.
Sosyalist Aydınlık Dergisi'nde kümelenen Mihri Belli ve arkadaşlarıyla Sosyalist
Gazetesi Grubundaki Hikmet Kıvılcımlı ve arkadaşları silâhlı devrim şartlarını
gerçekleştirmek için yasa dışı örgütlenmeye gitmişlerdir.Sosyalist Aydınlık
Grubu proleteryanın önderliğinde köylü sınıfını temel güç yapan bir hareketle
şehirlerden köylere doğru bir örgütlenmeyi gerçekleştirmek istiyorlardı. Önce
siyasî mücadele ile, yani komünist partiyi legal hâle getirerek, müteakiben
silâhlı mücadele ile iktidarı ele geçirmeyi düşünüyorlardı. PDA grubu ise, MAO
tipi bir devrimle yani köylük bölgelerde kurtarılmış bölgelerin kurulması,
böylece önce şehirlerin, sonra iktidarın ele geçirilmesini amaçlıyorlardı. Bu
dönemde ortaya çıkan Doğan Özgüden ve İnci Özgüden önderliğindeki ANT Grubu ise,
Kastro'cu bir yaklaşımla proleterya partisinin önderliğini reddetmektedirler.
Sosyalist devrim stratejisi ise demokratik devrimin tamamlandığı kabul edilen
şartlarda geçerlidir. Bu stratejide, sosyalist devrim ile kapitalist üretim
tarzı ortadan kaldırılarak işçi sınıfının siyasî ve ekonomik hegomonyası altında
kollektif düzene geçiş esas alınır.
Barışçıl yöntemlerle de sosyalizmin kurulabilmesine imkân tanınır. Ülkemizde bu
stratejiyi benimseyenler İstiklâl Savaşı'nı millî devrim, 1920'lerde yapılan
inkılâpları demokratik devrim olarak kabul etmekte ve hepsine birden burjuva
devrimi ya da Kemalist burjuva devrimi diyerek Türkiye'nin MDD aşamasını
tamamladığını iddia etmektedirler. Bu gruba Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve
ondan çıkan Türkiye İşçi Partisi (TİP), Sosyalist Devrim Partisi (SDP), Türkiye
Sosyalist İşçi Partisi(TSİP) gibi gruplar dahil edilebilir. 1960-1970 döneminde
geniş hürriyet ortamından faydalanan komünistler iki önemli gruba el atarak işçi
kuruluşu olarak Devrimci İşçi Sendikaları (DİSK), öğretmen kuruluşu olarak da
Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) adlı örgütleri kurmuşlardır. 12 Mart 1971'e
kadar bu örgütler ekte gösterilmiştir.
(Ek-1)
Bu örgütlerin eylemleri ise şunlardır:
THKO (Türk Halk Kurtuluş Ordusu): Filistinde El-Fetih gerillâ kampında eğitim
gören Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil, Alparslan Özdoğan, Hüseyin İnan,
Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Nahit Töre tarafından kurulmuştur. THKO, diğer
ihtilâlci sol örgütlerden farklı olarak, kollektif bir yönetimi, liderlerin
ileride sıcak mücadele esnasında belirlenmesini kabul etmiştir. Kararların
ortaklaşa alınmasını ve ortaklaşa uygulanması esasını kabul etmiştir. THKO,
politik ve silâhlı mücadeleyi gerillâ öncülüğünde beraber yürüten tatbikatı
benimsemiştir. Bu örgüte göre temel mücadele sahası kırsal bölgedir.
Ancak, kırsal bölgelerdeki eylemlere maddî imkan sağlamak için şehirlerde banka
soygunu ve fidye için adam kaçırma gibi eylemlere teşebbüs etmiştir.
Eylemlerinin içinde Amerikalı askerlerin kaçırılması, polis kurşunlama, banka
soygunu, tehdit yoluyla para almak sayılabilir. Dev-Genç'in illegal örgütü olan
THKP-THKC'sinin eylemleri arasında ise, Amerikalılara ait iş yerleri ve
büroların kurşunlanması ve bombalanması, NATO'ya bağlı 6.Filo'yu protesto, Yusuf
İmamoğlu, Mustafa Kuseyri, Hüseyin Aslantaş'ın öldürülmesi; Ege Üniversitesi,
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Çapa Yüksek Öğretmen Okulu, Edebiyat Fakültesi,
Ankara Dişçilik Fakültesi, Fen ve Mühendislik Fakülteleri, Genç Ülkücüler
Derneği, Türk Yükselme Cemiyeti vb. yerlere bomba atılması; Siyasal Bilgiler
Fakültesi ve ODTÜ'de öğrenci-güvenlik kuvveti çatışmaları sayılabilir. 12 Mart
1971'den hemen sonra THKO militanlarından Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alparslan
Özdoğan ölü; Mustafa Yalçıner ise yaralı ele geçmişlerdir. Aynı örgütün
militanlarından Deniz Gezmiş ve Yusuf Arslan 4 Amerikalıyı kaçırdıktan sonra
Sivas'ta yapılan çatışmada ele geçirilmişlerdir.
Mahir Çayan, Ertuğrul Kürkçü, Ramazan Aktolga ve Yusuf Küpeli, Mihri Belli' ye
karşı çıkarak Şubat 1971'de THKP ve THKC adlı örgütleri kurmuşlardır. THKP,
Marksist-Leninist silâhlı ihtilal hareketinin politik ve önder gücü olacak, THKC
ise silâhlı eylemleri yapan vurucu kuvveti teşkil edecekti. Bu örgüt 12 Marttan
sonra İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom'u kaçırıp sonra öldürmüştür. İstanbul'da
bir subayın kızını rehin aldıkları çatışmada Mahir Çayan yaralı, Hüseyin Cevahir
ölü ele geçmiştir. 30 Kasım 1971'de THKP' den Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ziya
Yılmaz, THKO' dan Cihan Alptekin ve Ömer Ayna cezaevinden kaçmışlar, müteakiben
yapılan çatışmada Ziya Yılmaz yaralı Ulaş Bardakçı ölü ele geçirilmiştir.
Diğer militanlar ise, dışarıdaki örgüt elemanlarıyla birleşerek Ünye'de radar
üssünde görevli İngiliz ve Kanadalı teknisyenlerden üçünü kaçırarak Kızıldere
köyüne gitmişler, burada güvenlik kuvvetleriyle yaptıkları çatışmada Ertuğrul
Kürkçü dışındaki 10 militan ölü ele geçirilmiştir. Bunların dışında Deniz
Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın haklarındaki idam kararlarının infazını
önlemek amacıyla Bulgaristan'a uçak kaçırma, Jandarma Genel Komutanı'na suikast
teşebbüsünde bulunma gibi eylemler yapmışlardır. Ayrıca yapılan büyük eylemler
arasında İstanbul'daki Kültür Sarayı'nın yakılışı, Marmara Yolcu Gemisi ve
Eminönü Araba Vapurunun batırılması, 15-16 Haziran İşçi Eylemleri sayılabilir.
Bu örgütlerden THKO, 1975 yılı sonlarına doğru toparlanma faaliyetlerine
yönelerek 1975'te Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu Geçici Merkez Komitesi (THKO-GMK)
adı ile yeniden bütünleşme imkânı bulmuştur.
Kızıldere olaylarından sonra THKP/C, bir müddet pasif bir durum içine düşmüş
1973-75 yıllarında yeniden toparlanma çalışmalarına girişmişse de, bu defa
bünyesinde liderlik mücadelesi yanında "geçmişin eleştirisi", "bundan sonra
takınılacak tavır" konularında farklı görüşlerin ortaya atılması birçok illegal
örgütün ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
TKP-ML ise, 1973 yılında İbrahim Kaypakkaya' nın öldürülmesiyle güç kaybetmiş,
1974-75 yılında toparlanmaya başlamış, 1976'da çıkardıkları yasal derginin
adından hareketle Halkın Birliği (HB) ismini kullanarak eylemlerini
sürdürmüşlerdir. 12 Marttan sonraki komünist örgütler ekte gösterilmiştir.
(Ek-2)
Bu örgüt ve gruplar 1974 yılındaki 1803 sayılı Af Kanunu ve bunun uygulama
alanını genişleten Anayasa Mahkemesi Kararı nedeniyle serbest kalan örgüt
militanlarının da katkısıyla yeniden toparlanma faaliyetlerine başlamışlar ve
7'si yasal alanda kurulmuş Marksist-Leninist kökenli siyasî parti ile 50'yi aşan
aşırı sol ve Marksist-Leninist yasa dışı örgüt oluşturmuşlardır. Bunlara
baktığımız zaman yasal örgütlerden Türkiye Sosyalist İşçi Partisi (TSİP),
Türkiye İşçi Partisi (TİP), Türkiye Emekçi Partisi (TEP), Vatan Partisi (VP),
Sosyalist Vatan Partisi (SVP), Sosyalist Devrim Partisi (SDP), Türkiye İşçi
Köylü Partisi (TİKP) görülmektedir. TKP' den TKP-Birlik (TKP/B), TKP-Devrimci
Kanat (TKP/D), TKP-Leninist (TKP/L) ve Partizan örgütleri çıkmıştır. 12 Eylülden
sonra 1031'i parti üyesi olmak üzere 2931 mensubu yakalanan TKP, yurt dışındaki
komünist partilerle doğrudan temasta bulunmuştur. THKO' dan Türkiye Devrimci
Komünist Partisi-Halkın Kurtuluşu (THKPO/HK) Türkiye Komünist Emek Partisi (TKEP),
Türkiye İhtilâlci Komünistler Birliği (TİKB), Türkiye Devrimin Yolu (TDY), THKO-Diriliş
(THKO/D) çıkmıştır. Bunlardan TDKP, THKO' nun eski kadrolarını bünyesinde
toplayan ana örgüt konumundadır.
THKP-C, 1974'ten itibaren sür'atle toparlanarak legal alanda öğrenci dernekleri
oluşturmuş; fakat örgüt içerisindeki liderlik mücadelesi ve stratejik görüşler
sebebiyle 20'ye yakın parçaya bölünmüştür. Bu örgütlerin en önemlileri HKP-C/Aciller-HDÖ
(Halkın Devrimci Öncüleri), THKP-C/Kurtuluş (Türkiye Kuzey Kürdistan Kurtuluş
Örgütü), Devrimci-Yol, Devrimci-Sol, Marksist-Leninist Silâhlı Propaganda
Birliği(MLSPB), Devrimci Halkın Yolu ve Dev-Savaş' tır. Bunlardan Acilciler
bugün Suriye'de üstlenmiş olup, örgüt kadrolarını oradan yönetmektedirler.
Kurtuluş Örgütü ise, 1984'den sonra Türkiye ve Kuzey Kürdistan Kurtuluş Örgütü
adı altında iki ayrı örgüt olarak faaliyet göstermektedir. Bunların Ermeni
örgütlerle de iş birliği vardır. Dev-Yol ve Dev-Sol ise daha çok üniversite
kesiminde faaliyetlerini sürdürmüş en yaygın militan kadrosuna sahip iki
örgüttür. 1970 sonlarında ortaya çıkan TİİKP, 12 Eylül öncesinde tüzük ve
programlarındaki "ihtilâlci" kelimesini kaldırarak legalleşmek suretiyle
faaliyet göstermiştir. 1972 yılında TİİKP yöneticileriyle ters düşen İbrahim
Kaypakkaya' nın kurduğu TKP/ML örgütü, Kaypakkaya' nın öldürülmesinden sonra
parçalanmıştır. Bu örgütler arasında TKP/ML-Partizan, TKPL/ML-Devrimci Halkın
Birliği, TKP/ML Bolşevik Partizan, TKP/ML Spartaküs adlı örgütler en
önemlileridir. Bu örgütler arasında eylem ve militan sayısı olarak Partizan öne
çıkmaktadır. Örgüt, 12 Eylül öncesi ve sonrası teşkilâtlanmasını Doğu Anadolu
Bölge Komitesi (DABK) Batı Anadolu Bölge Komitesi (BABK) olmak üzere ikiye
ayırmıştır. Bugün de Tunceli çevresinde yoğun faaliyetleri vardır
12 Eylül öncesinde komünist örgütlere baktığımız zaman dikkati çeken hususlardan
birisi de bölücü örgütlerle yaptıkları iş birliğidir. Komünist örgütler
içerisinde 4'ü ölü 43'ü sağ Ermeni asıllı militan tespit edilmiştir. TKP/ML-Partizan
26 Ermeni militanıyla birinci sırayı, TKP 5 kişi ile ikinci sırayı, Acilciler ve
Dev-Sol 2'şer Ermeni militanla üçüncü sırayı işgal etmektedirler. Komünistlerle
çok yakın iş birliğinde olan diğer bir bölücü çalışma ise Doğu ve Güney Doğu
Anadolu'da bağımsız bir Kürt devleti kurmak olan Kürtçü-bölücü terörist
faaliyetlerdir. Bu faaliyetlerin ilk organizasyonu 1908'de İstanbul'da kurulan
Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti'dir. Bağımsız bir Kürt devleti kurmak amacıyla
1806'dan Cumhuriyete kadar 13 isyan, 1924'ten 1938'e kadar 25 bölücü isyan
çıkarılmıştır. Bu isyanları Kürt Teali Cemiyeti, Hoybun Cemiyeti, Hive Cemiyeti
ve Kürt Bağımsızlık Komitesi organize etmiştir. Bu tarihten sonra TİP, 1961
sonrası Doğu Mitingleri adı altında bölge halkını istismar etmiştir. 1969
yılında Doğu Devrimci Kültür Ocakları (DDKO) kurulmuş, bu dernek 16 Ekim 1970'de
zararlı faaliyetlerden dolayı kapatılmıştır. Kapatılan bu derneğin devamı olarak
1974'de Ankara'da Devrimci Demokratik Kültür Derneği (DDKD) kurulmuştur. Bu
örgütler önce halkın bazı sorunlarını istismar etmişler, daha sonra da
bağımsızlık temasını işlemişlerdir. Bunlar, legal kuruluş olarak çalışmalarını
yukarıdaki derneklerin dışında Devrimci Halk Kültür Derneği (DHKD), Devrimci
Demokratik Gençler Derneği (DDGD) Anti-Sömürgeci Demokratik Kültür Derneği (ASK-DER)
gibi derneklerle, Komal, Roja Velât, Kava,, Koral, Bora ve Yöntem yayın
evlerinde sürdürmüşlerdir.
İllegal olarak Kava, Denge Kava, Tekoşin, Rızgârî, Ala Rızgârî, Türkiye
Kürdistanı Sosyalist Partisi (TKSP), Türkiye Kürdistanı Demokrat Partisi (TKDP),
Kürdistan Ulusal Kurtuluş (KUK) ve Partiye Karkara Kürdistan (PKK) adlı
örgütlerde faaliyetler göstermişlerdir. Bu örgütlerin 12 Eylül'den sonra birçok
militanı yurt dışına kaçmış, Almanya, İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda,
Fransa, Avusturya gibi Avrupa ülkelerinde ve bu ülkelerin himayelerinde
Kürdistan İşçi Dernekleri, Kürtdistan İşçi Kültür Dernekleri, Kürdistan
Demokratik Dernekleri, vb. adlar adı altında yuvalanmışlardır. Bugün
militanların büyük bir kısmı Suriye- Irak-İran üçgeninde faaliyet ve eğitim
göstermektedir. Bu örgütler aynı zamanda Kürt iş adamlarından haraç alma ve
uyuşturucu kaçakçılığından gelir elde etme yoluyla kendilerine silah ve lojistik
destek sağlamaktadırlar. 1984 yılından sonra bilhassa PKK çatısı altında bölge
halkını sindirmeye yönelik köy basma, güvenlik kuvvetlerine pusu kurma, devlet
malına zarar verme gibi faaliyetlere girişmişler ve bu faaliyetlerine hâlen
devam etmektedirler. Bugün bu örgüt, diğer örgütlere silâh ve cephane vermekte,
buna karşılık onlara taşaron militanlık yaptırmaktadır. HEP, DEP gibi siyasal
örgütler kurdularsa da bunlar yasa dışı faaliyetlerden dolayı kapatılmıştır.
1945'ten 1980'e kadar olan döneme baktığımız zaman komünist örgütlerin 1965'e
kadarki dönemde propaganda, strateji ve taktik çalışmalarına ağırlık verdiğini,
1965-1970 arası öğrenci ve işçiler arasında örgütlendiğini, 1971-1979 arasında
bazı devlet dairelerinde kadrolaşmaya çalıştıklarını ve bazı kamu kuruluşlarıyla
fabrika, okul ve işyerlerini kontrol altına almaya çalıştıklarını, 1980'de ise
şehir ve kır gerillâsı uygulamalarıyla kurtarılmış bölgeler tesisini ve devlet
güçleriyle çatıştıklarını açıkça görmekteyiz. Nitekim komünistler bu hedeflerini
yerine getirmek için kendilerine karşı güç olarak gördükleri milliyetçi-ülkücü
gençleri hedef seçmişler önce Ruhi Kılıçkıran' ı Site Öğrenci Yurdu'nda
öldürmüşler, arkasından Dursun Önkuzu ve Yusuf İmamoğlu' nu öldürmüşlerdir.
Sadece ferdi öldürmeyle yetinmeyip Çorum, Kahraman Maraş ve Sivas'ta Alevî halkı
provekte ederek, bir iç savaş sendromu yaratmaya gitmişlerdir. Fatsa, İstanbul
ve Ankara'da kurtarılmış bölgeler kurarak bir nevî bağımsızlık ilân etmişlerdir.
Bugün de öğrenci-işçi-memur kesimindeki örgütlenmeleriyle ve kurtarılmış
bölgeler tesis etmeleriyle faaliyetlerine gizli, açık devam etmektedirler.
AZILI KOMÜNİSTLER
Türkiye,de Kanun dışı zollarla ve silâh zoruyla demokratik rejimi yıkmak isteyen
örgüt ve grupların 12 Mart 1971'den sonraki durumları, gelişme ve bölünmeleri
faaliyet şekline göre 3 gruba ayrılmıştır.
1-Şehir ve Kır Gerillacılığı
2-Silahlı devrim şartlarını gerçekleştirmek için yasa dışı örgütlenme
3-Türk halkını bölme ve kamufle edilmiş yasa dışı faaliyetler izleyen sayfalarda
12 Mart önce ve sonrası yapılanmaları hakkında genel bilgiler mevcuttur.
Adı
THKP-THKPC
Faaliyet Alanı
Şehir ve Kır Gerillacılığı
12 Mart Öncesi Grubu
Dev-Genç
Lider Kadrosu
Mahir Çayan, Ertuğrul Kürkçü, Ziya Yılmaz, Orhan Savaşçı, Yusuf Küpeli,Münir
Ramazan Aktolga, Ulaş Bardakçı, Hüdai Arıkan, Necmi Demir, Bingöl Erdumlu,
Sabahattin Kurt, Koray Doğan, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru,Nihat
Yılmaz ve çevresi.
Adı
THKO
Faaliyet Alanı
Şehir ve Kır Gerillacılığı
12 Mart Öncesi Grubu
THKO
Lider Kadrosu
Deniz Gezmiş,Yusuf Arslan, Hüseyin İnan, Cihan Alptekin, Sinan Cemgil, İbrahim
Öztaş, Gülay Özdeş,Teslim Töre, Ergun Adaklı,Hasan Ataol, Niyazi Yıldızhan,
Mustafa Yalçıner, Kadir Manga, Alparslan Özdoğan, Ömer Ayna,
Nahit Töre, Fevzi Bal, Safa Asım Yıldız ve çevresi.
Adı
TİİKP
Faaliyet Alanı
Şehir ve Kır Gerillacılığı
12 Mart Öncesi Grubu
Profesyonel Devrimci Aydınlık Dergisi Grubu
Lider Kadrosu
Doğu Perinçek ,Ömer Özerturgut, Şahin Alpay ve çevresi
Adı
BİRİNCİ TASFİYECİLER
Faaliyet Alanı
Şehir ve Kır Gerillacılığı
12 Mart Öncesi Grubu
Profesyonel Devrimci Aydınlık Dergisi Grubu
Lider Kadrosu
Sandık cinayetini gerçekleştiren grup
Adı
İKİNCİ TASFİYECİLER=TKP-ML
Faaliyet Alanı
Şehir ve Kır Gerillacılığı
12 Mart Öncesi Grubu
Profesyonel Devrimci Aydınlık Dergisi Grubu
Lider Kadrosu
İbrahim Karakaya ve çevresi
Adı
DEMOCRATİC RESİSTANCE OF TURKEY
Faaliyet Alanı
Şehir ve Kır Gerillacılığı
12 Mart Öncesi Grubu
Ant Dergisi Grubu
Lider Kadrosu
Doğan Özgüden,İnci Özgüden ve çevresi
Adı
TÜRKİYE,AVRUPA VE FİLİSTİN GERİLLA ÖRGÜTLERİNDE TÜRK AŞIRI SOLUNU BİRLEŞTİRİCİ
ÇALIŞMALAR
Faaliyet Alanı
Silahlı Devrim Şartlarını Gerçekleştirmek İçin Yasa Dışı Örgütlenme
12 Mart Öncesi Grubu
Sosyalist Aydınlık Dergisi Grubu
Lider Kadrosu
Mihri Belli ve çevresi
Adı
PROLETARYA PARTİSİ
Faaliyet Alanı
Silahlı Devrim Şartlarını Gerçekleştirmek İçin Yasa Dışı Örgütlenme
12 Mart Öncesi Grubu
Sosyalist Gazetesi Grubu
Lider Kadrosu
Hikmet Kıvılcım ve çevresi
Adı
TİP
Faaliyet Alanı
Türk Halkını Bölme ve Kamufle Edilmiş Yasa Dışı Faaliyetler
12 Mart Öncesi Grubu
TİP
Lider Kadrosu
Behice Boran
Bu bilgiler Kızıl Elma dan
alınmıştır.