BAŞBUĞ
ALPARSLAN TÜRKEŞ
(25 KASIM-1917-4 NİSAN 1997)
25 Kasım 1917 tarihinde Kıbrıs'ın Lefkoşe ilinde doğdu. Babası Ahmet Hamdi Bey, Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesine bağlı Yukarı-Köşkerli köyünden Kıbrıs'a göçen Koyunoğlu ailesinden Arif Ağa'nın oğlu Tuzlalı Ali Ağa'nın oğluydu. Arif Ağa, Avşar Aşireti'ne mensup bir beydi ve 1860'lı yıllarda Orta Anadolu'da çıkan anlaşmazlıklar sebebiyle Sultan Abdulaziz tarafından Kıbrıs'a sürülmüştü. Annesi Fatma Zehra Hanım, Ada'nın yerli Türk ailesine mensuptu. Bu ailenin de Çankırı yöresinden Kıbrıs'a göçtüğüne dair rivayetler tespit edilmiştir. Alparslan Türkeş, ilk ve orta öğrenimini Lefkoşe'de tamamlamış, asker olmak kararı ile ailesi ile birlikte 1933 yılında İstanbul'a göç etmiştir. 1936 yılında Kuleli Askeri Lisesi'nden, 1938 yılında Kara Harp Okulu'ndan Asteğmen rütbesi ile başarıyla mezun olmuştur. Piyade Teğmen Alparslan Türkeş, ilk görev yeri olan Isparta'da Katırcıoğlu ailesinin kızları Muzaffer Şükriye Türkeş'le 14 Şubat 1940 tarihinde evlenmiştir.
Üsteğmen Alparslan Türkeş, 1944 yılında şair ve yazar A. Nihal Atsız'a yazdığı mektuplar sebebiyle "Türkçülük ve Turancılık" davası sanığı olarak tutuklanmış ve yargılanmış 29 Mart 1945 tarihinde bütün sanıklarla birlikte milletini sevmek ve milletinin kalkınması için politika üretmek gibi bir suç olmayacağı için davanın hem esastan hem de usulden bozulması ile beraat etmiştir.
Yüzbaşı Alparslan Türkeş 1948 yılında Genel Kurmay Başkanlığının açtığı bir sınavı kazanarak Amerika Birleşik Devleti Piyade Okulu ve Amerikan Harp Akademisi'nde çağdaş askeri gelişmeler konusunda bir kurs görmek üzere Amerika'ya gönderilmiştir.
1944 yılında Harp Akademilerine giriş sınavını kazanmasına rağmen "Türkçülük ve Turancılık Davası" sebebiyle ertelenen bu hakkı 1952 yılında iade edilmiş ve 1955 yılında Harp Akademisini başarıyla tamamlayarak Kurmay Subay olmuştur.
Kurmay Binbaşı Alparslan Türkeş, Genel Kurmay Başkanlığının dış görevler için açtığı sınavı kazanarak Kasım 1955-57 tarihleri arasında Washington'da bulunan NATO Daimi Grup nezdinde Genel Kurmay Temsil Heyeti üyeliğine atanmıştır. Washington'da bulunduğu dönemde çalışanlar için özel gece kursları veren University of America'da İnretnational Economics öğrenimi görmüştür.
Kurmay Binbaşı Alparslan Türkeş, 30 Ağustos 1957 yılında Kurmay Binbaşılığa terfi etti. 1959 yılında Almanya'da Atom ve Nükleer Silahlar konusunda kurs görmüştür. Avrupa'da çeşitli NATO toplantılarına ve askeri manevralarına Türk Genelkurmayı'nın temsilcisi olarak katıldı. 1960 yılı başında, gecikmiş kıdemleri verilerek Kurmay Albaylığa terfi etti.
27 Mayıs 1960'ta Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gerçekleştirdiği ihtilal hareketi içinde bulunmuş ve radyodan hareketin sebepleri ve amacını seslendirmiştir. Milli Birlik Komitesi üyesi ve Başbakanlık Müsteşarlığı görevini yürütmüştür. Başbakanlık Müsteşarlığını yaptığı 4 ay gibi kısa bir dönemde Türkiye için hayati önemi olan Devlet Planlama Teşkilatı, TÜBİTAK, Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma Kanun Tasaları, Atom Enerjisi Kurumu, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Türk Standartlar Enstitüsü gibi önemli kurumların kuruluşuna öncülük etti. Daha sonraki yıllarda gerçekleştirilen GAP Projesi'nin de öncü düşünürü ve önerenidir.
Türkiye'ye etkili ve bilgili hizmetlerinden dolayı verilen "Kudretli Albay" sıfatının bazı çevrelerde yarattığı rahatsızlık ve Atatürk'ün ölümünden sonra dışlanan Türk Milliyetçiliğini doktirinine dayalı hizmet anlayışına duyulan tepki ile 13 Kasım 1960 tarihinde emekliye sevk edildi. Türkiye'nin son sürgünü olarak Yeni Delhi Büyükelçiliği'nde Hükümet Müşaviri olarak görevlendirildi. Burada gayrı resmi Askeri Ateşemiliter görevi yürüttü.
22 Şubat 1963 tarihinde Hindistan'dan Türkiye'ye döndü. Türk Milliyetçiliği ülküsünü gerekli kıldığı kültür ve sanat faaliyetlerini hayata geçirmek üzere Huzur Derneği'ni kurdu. Bu derneğin hızlı gelişimi bazı çevreleri endişelendirdi ve 21 Mayıs 1963 Talat Aydemir İhtilal teşebbüsü vesile ve fırsat yapılarak haksız ve kanunsuz bir şekilde tutuklandı. Yargılama sonucunda 4 Eylül 1963 tarihinde beraat etti ve serbest bırakıldı. 31 Mart 1964'te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne girdi ve Parti Genel Müfettişi olarak görevlendirildi. 30 Temmuz 1965 günü yapılan CKMP'nin büyük kongresinde Genel Başkan seçildi. 30 Ekim 1965 tarihinde yapılan genel seçimlerde Ankara Milletvekili seçildi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği hakkını kazandı.
28 Nisan 1966 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine tek aday olarak gösterilen Cevdet Sunay'ın karşısında demokrasinin gereklerinin uygulanmasını savunmak üzere Cumhurbaşkanı adayı oldu.
1969 yılında CKMP'nin Adana'da toplanan Büyük Kongresinde, Genel Başkanlığa yeniden seçildi. Bu kongrede partinin adı Milliyetçi Hareket Partisi ve amblemi üç hilal olarak değiştirildi.
12 Ekim 1969 yılında yapılan genel seçimde Adana Milletvekili seçildi ve üçüncü kez parlamentoya girdi.
1975-1978 yıllarında kurulan Milliyetçi Partiler Hükümetlerinde İç ve Dış Güvenlikten sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı görevini başarıyla yürüttü. Güneydoğu Anadolu bölgesi Toprak ve Tarım Reformunu başlattı.
5 Haziran 1977'de yapılan genel seçimlerde 4. Kez Parlamentoya yine Adana Milletvekili olarak seçildi. TBMM Başkanlığı seçiminin kilitlenmesi üzerine CHP ile diyalog kurarak CHP adayı Cahit Karakaş'ın TBMM Başkanı seçilmesine destek vererek Meclis'in çalışmaya başlamasını sağladı. Cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili benzer bir tıkanıklığı aşabilmek için de aynı uzlaşma çabasını gösterdi ise de Cumhuriyet Halk Partisi, kendi içinde bir ortak adayda anlaşamadığı için cumhurbaşkanı seçimi çözümlenemedi.
12 Eylül 1980 ihtilalinde gözaltına alındı ve insan haklarına aykırı olarak tutuklandı. Sıkıyönetim Mahkemeleri tarafından açılan ve 2000'den fazla kişinin yargılandığı 20. Yüzyılın en kalabalık sanıklı davası olarak da tanımlanan "MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası"nda MHP Genel Başkanı sıfatıyla 227 arkadaşıyla birlikte idam talebiyle yargılandı. Savcılığın Türkçülüğün tarihi ile başlattığı ve millet ve devlet sevgisini suç olarak nitelendirdiği tespit ve yorumlar hukuk tarihi ve siyasi tarih açısından bir dönemde devleti temsil eden güçlerin devletinden ve milletinden yana olan aydınlara bakışını göstermesi açısından fevkalade düşündürücüdür. 7 Nisan 1985 tarihinde sağlık sebebiyle tahliye edildi.
1987 yılında siyasi yasakların referandumla kaldırılmasından sonra Milliyetçi Çalışma Partisi'nin 4 Ekim 1987 tarihinde yapılan 2. Büyük Kongresi'nde partinin genel başkanlığına seçildi.
20 Ekim 1991 tarihinde Yozgat Milletvekili seçilerek 5. Kez parlamentoya girdi. 27 Aralık 1992 tarihinde yapılan Olağanüstü Kongre'de Milliyetçi Çalışma Partisi'nin adı ve amblemini 1980 ihtilalinde kapatılan partilerin yeniden açılması için çıkarılan kanunun verdiği hakla Milliyetçi Hareket Partisi ve Üç Hilal olarak gerçekleştirdi.
21-23 Mart 1993 tarihinde Antalya'da dünya tarihinde ilk kez yapılan Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı projesinin düşünürü düzenleticisi ve gerçekleştiricisidir. Bu kurultaydan sonra Türk Devlet ve Toplulukları dostluk, kardeşlik ve işbirliğini kurumlaştırmak üzere Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Vakfı'nı (TÜDEV) kurmuştur. Bu vakıfla Türk Dünyası'nda Birleşmiş Milletler Dayanışması ve anlayışının bir benzerini gerçekleştirmeyi amaçlamıştır. Türk Milliyetçiliğinin diğer milliyetçiliklerden en belirgin farkı olan insan sevgisine dayalı felsefesi ile kurumlaşacak birliklerin Türk Yurtlarında olduğu kadar bütün dünyada hoşgörülü yaşama ahengini yaygınlaştırmak vakfın temel amaçları içinde yer almıştır. Bugün vakfın yetersiz ve etkisiz küçülerek tekrarlanan kurultaylardan başka faaliyet ve işbirliği gerçekleştirememesi üzüntü vericidir.
Alparslan Türkeş, 1995 seçimlerinde partisinin ülke barajını aşamaması sebebiyle Meclis dışında kalmasına rağmen ülke meselelerinde danışılan, dengeleri ve güveni sağlayan gerçek bir devlet adamı sorumluluğu taşıyordu. 28 Şubat sürecine girilmesini önlemek ve girildikten sonra bu dönemin milletimizi incitmeden atlatılmasını sağlamak için olağanüstü çaba harcadığı herkesin hatırındadır.
Büyük Atatürk'ün "Gençliği hassas ve milliyetçi yetiştirmek asıl hedefimizdir" özdeyişindeki hedefi tek başına üstlenerek, Türk Milliyetçiliği ülküsünü benimsemiş binlerce genç yetiştirerek, milli eğitimin önemli bir eksiğini tamamladı.
Türk milletinin de diğer milletler gibi kendi tarihine ve kültürüne saygılı ve Türk kültürünün geliştirilmesi hakkına sahip olduğu anlayışını Türk siyasetinin genel kabulleri arasına dahil etti. Dünyanın her tarafında bulunan Türklerin de diğer insanlar gibi milletler gibi kendi kaderlerini belirleme hakları olduğunu savunurken, bir taraftan da yoksulluk ve cehaletin bütün insanlıkla beraber Türk milletinin de en büyük düşmanı olduğunu vurguladı. İnsan haklarının hayata geçirilmesini Türk kültürünü kavramları ve dilinin incelikleri ile "Mücadelemiz insan haysiyetine hürmet, zihniyetine hakim kılmaktır" şeklinde ifade ederek, Türk milliyetçilerine vasiyet olarak bıraktı.
21. yüzyıl demokrasilerinin belirleyicisi olarak kabul edilen Sivil Toplum Örgütlerinin öncüleri olan Ülkü Ocakları, Türk Ülkücüler Teşkilatı, Genç Ülkücüler, Büyük Ülkü Derneği, Ülkü Ocakları Derneği, Ülkücü Gençlik Derneği, Ülkü Yolu Derneği ve yerel düzeyde binlerce kültür derneği gibi sivil toplum örgütleri ile ortak meselelerin ortak çözüm ve ifade edilmesi alışkanlığını yaygınlaştırdı. Bu sivil toplum birlikleri ile Türk gençlerini, Türk milliyetçiliği ülküsüne hizmet amaçları olan kendisini anlamlı hisseden bireyler haline getirdi. Çalışan kesimin her alanı için meslek birlikleri kurdurtarak, bu kurumlar vasıtasıyla mesleki dayanışma ve gelişme yanında milli meselelere duyarlılığı kitlelere yaygınlaştırdı. Ülkücü Teknik Elemanlar, Ülkücü Öğretmenler ve Öğretim Üyeleri Derneği, Üniversite Asistanları Derneği, Ülkücü Maliyeci ve İktisatçılar Derneği, Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfedarasyonu, Ülkücü Ressam ve Heykeltraşlar Derneği, Ülkücü Gazeteciler Cemiyeti, Ülkücü Memurlar Derneği, Ülkücü Teknik Elemanlar Derneği, Tıbbiyeliler Derneği, Polisler Birliği, Ülkücü Hanımlar gibi çeşitli sivil toplum örgütlerini 20. Yüzyılın son 30 yılında hayata geçirerek ileri görüşlülüğünü bir kez daha kanıtlamıştı. Türk Milliyetçiliğinin en belirgin özelliklerinden biri, tarihi ve bugünü bilerek, dünyanın gelişimini izleyerek öngörü sahibi olmaktır. Başbuğun ifadesi ile "Bugün dünün toplamı, yarının tohumudur" Başbuğun hedeflerinin çok yüksek olmasına rağmen gerçekliğe dayanan icraat ve önerilerinin inceliği bu noktadan kaynaklanmaktadır.
Türk milletine duyduğu büyük sevgi ve saygı ile Türk milletine yaptığı hizmetlere ve katlandığı büyük çilelere kamu vicdanının şükran ifadesi, "Türk Dünyasının Başbuğu" ünvanı oldu.
4 Nisan 1997'de ani vefatından sonra milletimizin büyük bir devlet adamını kaybetmesinin ülkemiz açısından fevkalade üzüntü verici olduğunu ve ona gereken güveni ve itibarı gösteremediğini samimiyetle dile getirdi.
Alparslan Türkeş'in 11 Haziran 1974'te vefat eden eşi Muzaffer Şükriye Türkeş'ten Ayzıt, Umay, Seven Bige(Çağrı) , Selcen isimli 4 kızı ve Yıldırım Tuğrul isimli bir oğlu; İlteriş Günay, Aybala Günay; Onurhan Homriş, Mine Homriş; Muzaffer Tolunay Saraç; Ayşe Saraç; Muzaffer Şükriye Türkeş, Osman Sait Türkeş ve Uğur Türkeş isimli 9 torunu vardır. İkinci eşi Seval Türkeş'ten de Ayyüce ve Ahmet Kutalmış isimli bir kızı ve bir oğlu bulunmaktadır.
Alparslan Türkeş'in Türkiye'nin kalkınması içinG ışık Doktrini 1980 öncesinde en çok basılan kitap unvanına sahiptir. "1944 Milliyetçilik Olayı"; "Türkiye'nin Meseleleri"; "Yeni Ufuklara Doğru"; "Dış Politikamız ve Kıbrıs"; "Temel Görüşler"; "27 Mayıs ve Gerçekleri"; "Gönül Seferberliği"; "Kahramanlık Ruhu" adlarını taşıyan 9 kitabı ve çeşitli yayın organlarında yayımlanmış pek çok makale ve konferansları bulunmaktadır. Mekanın Cennet Olsun Ruhuna El-Fatiha